Prof. Dr. Muzaffer Altındaş’ın Hadim Aladağlar Ve Yerköprü İle İlgili Yazısı

Prof. Dr. Muzaffer Altındaş’ın Hadim Aladağlar Ve Yerköprü İle İlgili Yazısı

Bizlerle birlikte Dil Bayramı etkinliklerine katılan Ermenek sevdalısı dostumuz Hadim’li Prof.Dr.Muzaffer Altındaş’ın yöremiz ile ilgili kaleme aldığı yazısı aşağıdadır.


BİR BAŞKADIR BİZİM ALADAĞIMIZ, GÖKSU ve
YERKÖPRüMÜZ

Yazımda; Konya ili, Hadim ilçesi sınırları içinde yer alan, Aladağ Vadisi, Aladağ Boğazı, kısa anlatımla Aladağ dediğimiz eşsiz güzellikte, çok özel bir yöremizi, bölgenin "can damarı" Göksu´yu, bir doğa harikası "Yerköprü´müzü" tanıtmaya çalışacağım. Yanlış anlamalara yol açmasın diye, ülkemizin başka yerlerinde bulunan "Aladağlar, Aladağ Nahiyesi, Göksu, Yerköprü... isimleriyle, yöremizin, isim benzerliği dışında bir bağlantısı olmadığını belirtme ihtiyacı duydum.

Aladağ Vadisi; orta toros sıradağlarının kuzey ve güneyden bölgeyi kuşatması ve arada kendine yer bulan Göksu nehrinin zamanla yer kabuğunu derinlemesine aşındırmasıyla oluşmuştur. Sıra dağların vadinin batı ve doğusunda birbirine yaklaşması, keskin ve sarp kıvrımlar yapmasıyla bölge, tam bir kapalı havzaya dönüşmüştür. Bu haliyle Aladağ Vadisininin sınırları; iki elin yan yana gelmesiyle ortaya çıkan minik bir çukura benzetilebilir ama, bu benzetme çok orantısız kalır. Çanağa, küvete, tekneye, kazana benzetmeleri de yetersiz bulurum. Ben, Aladağ vadisini;10-15 kilometre uzunluğu, 1500- 2000 metre iç yan duvarları olan, batıdan doğuya doğru seyreden, büyük mü büyük, dev bir gemiye benzetirim.
Gemilerin tabanını boydan boya kateden bir omurgası vardır. Bu, Vadinin tabanındaki Göksu Nehrine tekabül eder. Nehir boyunca Söğüt, kavak, meyve ağaçları, üzüm bağları ve sulak-verimli tarım alanlarının oluşturduğu düz-yeşil şerit ise omurganın iki yanında yer alan, geminin en alt güvertesi gibidir. Her iki yakadaki sıradağların dik yamaçları, gemimizin iç yan duvarını yapar ve vadinin tabanındaki alüvyonlu toprakları kuşatmış olur. Vadinin tabanını çevreleyen 5-6 km genişliğindeki bu ilk şeritte üzüm bağları, meyve bahçeleri yer alır. Aynı şeridin üst yarısında yer alan sekilerde ise Aladağ´ın köyleri, iki yakada karşılıklı sıralanır. Başınızı vadiyi kuşatan sıradağların yükseklerine kaldırdığınızda; güneyde çam ormanlarıyla kaplı geniş, yeşil kuşak, bir çizgiden sonra yerini çıplak tepelere bırakır. Kış boyunca beyaz kar örtüsüyle kaplı dağlar, orman örtüsü, sekileri tutmuş köyler ve yağışlarla coşmuş vadinin tabanındaki Göksu; başta Yağcı köyü olmak üzere vadinin kuzey yakası köylerine eşsiz bir manzara sunar. Vadinin kuzey yakası ardıç, meşe ve makiden oluşan zayıf bir yeşil örtüyle kaplıdır. Vadinin tabanından dağların tepelerine kadar bu örtünün nitelik ve niceliği pek değişmez. Gök su vadisinin tabanından başlayıp, içyan duvarın tepelerine kadar uzanan kuzey yakanın her mevsim farklı güzelliklerinin tadına varabilmeniz için, sizin buralara; Yelmez, Gaziler, Bademli köyü, yani, karşı yaka tarafından bakmanız gerekir.
Bu ana kadar daha çok Vadisinin her iki yakasından karşı yakada gördüğümüz güzellikleri tasvire çalıştık. Biraz da vadinin en tabanınından; batıdan doğuya doğru, Göksu boyunca, bir yolculuğa çıkalım! Bu yolculukta başınızı sağa çevirseniz de, sola çevirseniz de, kendinizi büyük bir geminin içinde hissedersiniz. Siz, akarsu istikametinde ilerledikçe geminizin önü yeni ufukları aralar, arkanızda kalan geminin "kıç" bölümünde, ufuk çizgisinin sizinle beraber, arkanızdan geldiğini görür gibi olursunuz. Bu yarı sanal, yarı gerçek 3-4 saatlik yolculuk, sizi şaşırtıcı olduğu kadar da büyüleyici bir yöreye "Yer Köprüye"getirir.
Göksu Deresi; Yer Köprü adı verilen yöreye gelince, akış yolu önüne bir set gibi duran, 50 metre yüksekliğinde doğal bir engelle karşılaşır. Bu durumda temiz ve mavi suların geride birikeceği ve güzel bir göl manzarası göreceğinizi sanırsınız. Acaba öyle mi? Hayır! Burada su birikmesi, göl oluşumu bir yana gözünüzün önünde akıp giden suyun; birdenbire kayboluşu sizi, şaşkına çevirir. Bu doğal setin tabanında doğal bir tünel olduğuna, Göksu´yun; tıpkı bir tren gibi, tünel ağzından içeri girdiğine ve orada yoluna devam ettiğine, ancak gözlerinizle gördükten sonra inanırsınız. Profesyonel mağaracılar dışında hiç kimse, bu mağaranın içine girip de inceleme yapma cesareti gösteremeyeceğine göre, bizim; öncelikle vadinin önünü kapatan, dimdik yamacı tırmanmamız gerekecektir. Dik yamaçlardan aşağı inmenin de tırmanmanın da ne kadar zor, tehlikeli ve yorucu olduğunu bu kısa mesafeli yolculukla öğrenmiş oluruz.
Yukarda sizi bekleyen düzlüğe ulaşınca; etrafınızı çepeçevre saran yeşilliğe, yeşilliğin arasında kıvrıla kıvrıla birkaç koldan akan sulara ve tepemizde yeşil ağaç yaprakları arasından seçebildiğimiz gök yüzünün maviliğine takılıp kalmazsanız, su akışının zıt yönü sizi, 500- 600 metre ileride;iki büyük kaya arasından doğan güçlü bir su kaynağına götürür. Bu suyun adı "Karasu" dur. Yaz -kış suyun miktarı ne azalır ne de artar, ısısı da aynı kalır. Doğduğu yerde, bu sudan çevreye taze bir kükürt kokusunun yayıldığını hissedersiniz. Ayrıca suyun yeryüzüne çıktıktan sonraki doğal havuzu andıran ilk birikme alanında ter temiz suyun içinden hava kabarcıklarının yükseldiğini farkedersiniz. Bu doğal havuzda banyo yapmanın, mikrobik cilt hastalıklarına şifa verdiği bilinen bir gerçektir. Bu iyileşme; başta kükürt elementi olmak üzere, suyun terkibiyle ilgili olmalıdır. Karasu´yun rehberliğinde ceviz, kavak... ağaçlarının arasında yolumuza devam edersek; yaklaşık bir kilometre sonra, kendimizi, bir uçurumun başında buluruz. Bu güçlü su; hiç tereddüt etmeden yaklaşık 30 metre oyükseklikten kendini aşağıya bırakırken, arkasında eşsiz güzellikte bir şelale oluşuyor(resim1-2). Su´yun düştüğü bu yer; aynı zamanda, yukarıda izini kaybettiğimiz, Göksu´yun karanlıktaki gizemli yolculuğunun bittiği ve doğal tünelden yeryüzüne çıktığı yerdir.
Yer Köprü, Aladağ Vadisindeki yolculuğumuzun son durağıdır. Uçurumun tepesi de Kaptan köşkü gibi Yer Köprünün en güzel seyir ve temaşa yeridir.
Bir yanda; dev bir ekranı dolduran şelale ve bir orkestra misali Şelaleden gelen ve kayalarda yankılanan ses cümbüşü, diğer yanda; Karasu´dan aldığı takviye güçle arkasında beyaz köpüklü çağlayanlar ve seslerle yoluna devam eden Göksu...
Veda zamanı geldi artık.
Güle güle, yolun açık olsun Göksu ! Sen bu dağların arasında akıp çağladığın sürece hep güzel ve temiz kalacaksın ve biz seni seveceğiz, hem de çok seveceğiz.
Biliyorum, "doğa katilleri" bir süre önce Senin "bir kolunu" kestiler. Bu nedenle gücün eksildi. Eskisi gibi coşup çağlayamıyorsun. Yapılana "Mavi Tünel" adı verilmekle Aladağ Vadisine verilen zarar gizlenemez. Seni binlerce yıllık yolundan çevirmeye çalışmanın doğa kanunlarına ne kadar ters düştüğü, er geç bir gün anlaşılacak, ama, vakit çok geç olacak.
Aladağ Vadisinin çok özel, doğal ve efsanevi güzelliklerini bir nebze olsun dile getirmeye çalıştım. Bir yanda ağır yaşam koşulları, diğer yanda güzelliklerle bezenmiş bir coğrafya. Aladağ vadisinde tanrı dengeyi böyle kurmuş ve eşsiz güzellikler içinde yaşama ayrıcalığını bize nasip etmiştir. Ne mutlu biz Aladağ´lılara...

Prof Dr Muzaffer Altındaş

ERÇEV 12 Kasım 2018

Yerköprü Şelalesi_1
Yerköprü Şelalesi_2